LOKMAN HEKİM – SADE BİR HAYAT

Gerçek Tıp – Yitik şifanın izinde ( Sade bir hayat )

İlaç Kullanmak Kaza Ve Kaderi Değiştirir Mi?

Posted by Site - Yönetici Şubat 20, 2015

tevekkul,İlaç Kullanmak Kaza Ve Kaderi Değiştirir Mi

İlaç Kullanmak Kaza Ve Kaderi Değiştirir Mi?

Kısa Başlıklar..

İlaç kaza ve kaderi değiştirir mi? …. Devamı alttaki yazıda..

Musa (A.S.): Ya Rabbi, hastalığı yapan ve hastalığı iyileştiren kimdir? …. Devamı alttaki yazıda..

Bir topluluk, Peygamberlerine çocuklarının çirkinliğinden şikayet
etmişlerdi. Şöyle vahiy geldi….. Devamı alttaki yazıda..

Her hastalığın ilacı varmı ? …. Devamı alttaki yazıda..

Hacamat nekadar etkilidir ? …. Devamı alttaki yazıda..

Tevekkül sahibinin uyması gereken altı kural vardır:

1- Kapıyı kilitlemeli, fakat başka tedbirler almağa uğraşmamalıdır. Örneğin kapıyı birkaç kilitle kilitlememeli, komşuların göz-kulak olmalarını istememelidir.
Malik İbni Dinar dışarı çıktığı zaman evinin kapısını bir ipte bağlar ve:
“Eğer köpeğin girme ihtimali olmasaydı, bunu da yapmazdım.” derdi.

2- Hırsızı davet edici değerli eşyaları evde bulundurmamalıdır. Zira değerli eşya hırsızı çalmaya, dolayısıyla da günaha teşvik eder. Ayrıca kendiside “Acaba hırsız çalarmı” diye ves veseye düşer ve huzurlu bir kalp ile ibadet edemez.
Evinde değerli eşya bulundurup çaldıran hem başkasını günaha teşvik etmiş , hemde kendi kalbine ves vese düşürmüş olur.

3- Evden çıkarken: “Eğer hırsız eşyalarımı çalarsa ona helal olsun.” diye niyet etmelidir. Zira hırsız belki fakir olup buna muhtaçtır. Eğer bu malı çalarsa bir daha başkasının malını çalmayabilir. O halde kendi malını başkasının malına feda etmekle hem hırsıza, hemde Müs lümanlara sevgi göstermiş olur. Ayrıca Allah ‘ın takdirinin değişmeyeceğini, üstelik kendisi için de sevap meydana geleceğini düşünmek gerekir. Böyle bir düşünce besleyenin malı çalınması bile eşyasının yedi katı miktarınca sadaka vermesi gibi kendisine sevap yazılır.
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Bir kimse eşiyle yattığında azletmezse, yani meniyi dışarı akıtmazsa ve çocuk olmasını niyet ederse, ister çocuk olsun, ister olmasın onun için Allah yolunda savaşa gidip şehit düşen bir yiğit sevabı yazılır.” Zira bu kimse kendisine düşeni yapmıştır. Çocuk dünyaya gelse bile hayatı onun elinde değildir.

4- Eşya çalınınca üzülmemeli ve malın gitmesinin kendisi için hayırlı olduğunu bilmelidir. Eğer helal ederse, arkasına düşüp aramamalı, geri verilirse almamalıdır. Ancak almak isterse alabilir. Zira kendi mülküdür ve bu mülk niyet etmekle mülkiyetinden çıkmaz. Fakat tevekkül sahibinin geri alması iyi olmaz.
İbn -i Öme r’in bir devesini çaldılar. Arayıp bulamayınca, “Allah için helal olsun” dedi. Mescide namaz kılmağa gitti. Birisi gelip “Deven falan yerdedir” dedi. İbn-i Ömer onu almak için ayakkabılarını giydi, fakat Allah için helal ettiğini hatırlayınca istiğfar edip yerine oturdu ve şöyle dedi:
“Ben onu Allah için helal etmiştim. Bundan sonra yanına yaklaşmam.“

5- Zâlime ve hırsıza beddua edilmemelidir. Zira beddua ile hem tevekkül, hem de zühd bozulur. Çünkü elinden çıkan şeye üzülen zahid olamaz.
Rebi’ ibni Heysem’in çok değerli bir atını çaldılar. “Çalınırken gördüm.” dedi. “Peki, gördüğün halde niçin ses çıkarmadın” diyenlere şu cevabı verdi: “Ondan daha çok sevdiğimle beraberdim. O’ndan ayrılamadım.”
Oradakiler hırsıza beddua ettiler. “Beddua etmeyin, atımı ona helal ettim.” dedi.
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
” İnsan kendisine haksızlık yapana beddua eder, kötü konuşursa, bütün hakkını almış olur. Hatta haksızın hakkı da ona geçebilir.“

6- Hırsıza, günah işlediğinden dolayı azap çekeceği için acımalıdır.
Kendisinin haksızlık yapan değil de, yapılan olduğuna şükretmelidir.
Dinine noksanlık geleceğine, malına geldiğine sevinmelidir. Eğer hırsızın günah işlediğine üzülmezse, insanlara öğütte bulunmayı ve onlara acımayı terketmiş olur.
Bişr-i Hafi’nin eşyasını çaldılar. Ağlamaya başladı. Fudayl bin İyad: “Mal için ağlanırmı?” dedi. Bişr şu cevabı verdi:
“Mal için değil, hırsız için ağlıyorum. Kıyamette azap çekecek.“

4. Derece: Tedavide ve ilaç kullanmakta tevekkül.
İlaç üç çeşittir:
a) Etkisi kesin olan ilaçlar. Açlığı yemekle, susuzluğu su ile tedavi etmek ve ateşi su ile söndürmek gibi. Böyle etkisi kesin olan ilaçları terketmek, tevekkül değildir. Hatta böyle şeylerde tevekkül haramdır.

b) Etkisi kesin olmayıp, zan da edilmeyen, ancak muhtemel olan ilaçlar.
Uğurlu sanarak kullanılan ilaçlar, dağlama gibi. Bu gibi şeylerin tevekkülde yeri yoktur.

c) Yukarıdaki iki derece arasında bulunanlar. Bunların etkileri kesin değildir, fakat kuvvetli zanna dayanır. Damardan kan almak, deriden hacamatla kan aldırmak, müshil almak, soğuk algınlıklarına ve ateşli hastalıklara ilaç kullanmak gibi. Bunları kullanmak haram değildir, fakat terketmek de şart değildir. Bazen kullanmak, bazen de kullanmamak daha iyidir. Bu ilaçları terketmek tevekkül için şart değildir.

Zira, Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Ey Allah’ın kulları, ilaç kullanın.”

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Her hastalığın ilacı vardır. Yalnız ölüme çare yoktur.”
Peygamberimiz (S.A.V.) sordular:
” İlaç kaza ve kaderi değiştirir mi?”
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
“Kaza ve kader insana ilacı kullandırır.“

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Melekler bana ümmetimin hacamat yapmasını tavsiye ettiler.”

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Ayın onyedi, ondokuz veya yirmibirinci gününde hacamat yapınki kan artması (tansiyon yüksekliği) sizi öldürmesin. Zira tansiyon Allah ‘ın emri ile ölüme sebep olur.”
Kan aldırmak ile yılanı elbiseden dışarı çıkarmak veya yangını evden uzaklaştırmak arasında fark yoktur. Zira bunların hepsi ölüme sebep olurlar. Tevekkül için bunları bırakmak şart değildir.

Peygamberimiz (S.A.V.) Sa’d ibni Muaz’a damardan kan aldırmasını emretmiştir.
Hz. Ali’nin (R.A.) mübarek gözü ağrıyınca, taze hurma yememesini, pancar yaprağı, yoğurt ve pişmiş arpa yemesini buyurdu.

Peygamberimiz her gece gözlerine sürme çekerdi, her ay hacamat yapardı ve her yıl şurup içerdi. Vahiy geldiği zaman başı ağrıdığı için kına vururdu.
Bir yeri yaralandığında üzerine kına sürerdi. Bazen bir şey bulamayınca da toprak koyardı. Bunun gibi rivayet ler çoktur.

Musa (A.S.) hastalandı. İsrailoğulları ona, şu ilacı kullanın dediler. Musa (A.S): “İlaç almam. Rabbim beni iyileştirir.” dedi. Sonra hastalık iyileşmeyip uzun sürdü. İsrailoğulları: “Bu hastalığın ilacı denenmiştir. Kullanırsan hemen iyileşirsin” dediler. Musa (A.S.) yine: “İlaç almam” dedi. Hastalık sürdü. Sonunda şöyle vahiy geldi: “Büyüklüğüm hakkı için, ilaç almazsan, iyileştirmem.” Bunun üzerine Mus a (A.S.) nın kalbine bazı kuşkular girdi. Yine vahiy geldi: “Tevekkülünle benim hikmetimi bozmakmı istiyorsun?“

İlaçların iyileştirmesi, Allah’ın bir hikmetidir.

Zayıflıktan şikayet eden Peygamberlerden birine şöyle vahiy geldi: “Et ye, süt iç.“

Bir topluluk, Peygamberlerine çocuklarının çirkinliğinden şikayet etmişlerdi. Şöyle vahiy geldi: “Ümmetine söyle, çocuğu olacak kadınlar, ayva yesin.” Bunun üzerine kadınlar gebe iken ayva, çocuk olunca da hurma yerlerdi.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Yüce Allah ilacı, iyileştirmek için sebep yapmıştır. Ekmek ve suyu doyurmaya sebep yaptığı gibi. Bütün sebepleri yaratan, bunlara etki ve kuvvet veren Yüce Allah’tır.

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Musa (A.S.): Ya Rabbi, hastalığı yapan ve hastalığı iyileştiren kimdir? dedi. Yüce Allah: “Her ikisini de yapan benim.” buyurdu. Mus a (A.S.): “O halde doktora ne gerek var?” deyince, Yüce Allah şöyle buyurdu: “Onlar, şifa için yarattığın sebepleri bilir ve kullarıma verirler. Ben de onlara bu yolla rızık ve sevap veririm.“

Sonuç olarak hastalanan , doktora gidip ilaç kullanmalıdır. Ancak iyileşmeyi doktor ve ilaçtan değil, Yüce Allah’tan istemelidir. İlaç içip de iyileşmeyen ve ölen insan az değildir.

Kaynak : Kimya-i Saadet – İmam Gazali

Bir Yanıt to “İlaç Kullanmak Kaza Ve Kaderi Değiştirir Mi?”

  1. kitap2013 said

    Çok faydalandım Allah razı olsun

Yorum bırakın